Kimdir bu kürk mantolu Madonna, neyin nesidir deyip başladım okumaya :) Kitabın anlatım dilinde eski Türkçe kelimeler çoğunlukta ama bu dil beni rahatsız etmedi hatta o bilgi yarışmalarında manaları sorulan eski Türkçe kelimeleri öğrenmek bilakis hoşuma gitti. Kitabı okurken uzun bir hikaye dinliyormuş gibi hissedebilirsiniz. Çünkü romanlarda alıştığımız ayrı ayrı başlıklı bölümler yok. Tek solukta anlatılmış uzun bir hikaye. Kitabın ilk satırları hatta ortalarına gelinceye kadar yazarın kendi yaşamının,gözlemlerinin, işsizlik dönemi psikolojisinin, kişilik ve davranış tespitlerinin farkına varıyorsunuz . Fakat ilk yarıdan sonrasında karşılaştığı ve hiçte ilgi çekici biri gibi görünmeyen bir başka şahsiyetin yaşamını okumaya başlıyorsunuz. Anlatım şeklide değişiyor.Çünkü bu bahsettiğim ikinci yarıyı okurken yazarın anlattığı kahraman ile birebir karşı karşıya kalıyorsunuz. Yani anlatım yazarın değil kahramanın kendi ağzından anlatılmış.İkinci yarıda yazarı etkisi altına alan kahraman Raif efendinin yaşamı, içe dönük melankolik bir aşk hikayesi ile geçen ömrünü ele alıyor. Raif efendinin görüntüsünden uzak hiçte boş olmayan, alelade bir insan olmadığının keşfine varan yazar aynı zamanda onu tanıdığı yıllar içerisindeki davranışlarının nedenini de çözüyor.Tabi bizimde çözmemizi sağlıyor.Raif efendi ve aşık olduğu kadın kürk mantolu Maria Puderın yaşamı bir hayli üzücü. Çok farklı olan bu iki karakter birbirlerine aşık oluyor ve umutsuz bir aşkın iki kurbanı gibi olaylar birbirini izlior. Kitapla ilgili fazla detaya girmeden okumanızı kesinlikle tavsiye ederim.
Ben kitabı bitirdiğimde etrafta Raif efendi gibi önemsiz, değersiz kılınan benzer insanlar olduğunu düşündüm. Siz de okudunuz mu ? düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim .... Sevgiyle kalın